Ayça Çizer & Onur Koray’la Arabalar Tutkunları için - STH Team
 

Ayça Çizer & Onur Koray’la Arabalar Tutkunları için

“Uçan arabalara çok uzak değiliz. Otonom sürüşler gelişince hava trafiği başlar.”

Söyleşi: Martı Zeyrek

Hoş geldiniz. Sizleri ayrı ayrı yakından tanımak isteriz. Ayça, araba tutkusu nasıl başladı? Küçüklükten gelen bir merak mı, sonradan mı oluştu?

Arabalara olan merakımın küçüklükten geldiğini söyleyemem. Daha çok üniversite yıllarında şekillendi. Üniversitedeyken otomotiv sektörüyle yolum kesişti. Bu işe yedek parça sektöründe çalışarak adım attım. Sonra da baktım; ben bu sektörü çok seviyorum, arabaları kullanmayı, deneyimlemeyi seviyorum, gelecek planlarımı da otomobil üzerine hayal etmeye başladım ve derken bu günlere geldik.

Onur senin hikayen nasıl? Legolara meraklı olduğunu da videolarından öğrenmiştik. Acaba lego arabalarla mı araba tutkusu gelişti?

Benim babam Otosan çalışanıydı. Arada beni hatlara götürürdü. Taunus hatlarında dolanırdım. Otomotiv aşkı o zamanlar oluşmaya başlamıştı. Ondan sonra makine mühendisliği okumam ve 6-7 yaşlarından bu yana yaptığım legolar da etkili oldu, diyebilirim. Makine mühendisliği okurken artan otomobil merakıyla bugünlere geldik.

 

alektrikli-araclara-donusum-sureci

 

Pek çok araç lansmanına katılıyorsunuz. Yeni arabaları ilk test eden isimlerdensiniz. Yeni bir araca ilk bindiğiniz zaman önce neye bakarsınız? Yeniliği nerede arıyorsunuz?

A: Benim için konfor çok önemli, bindiğim araçta rahat etmeyi çok istiyorum. Buna bağlı olarak, oturduğum koltuktan başlayıp teknoloji olarak bana kolay uyum sağlaması, kullanıcı dostu özellikleri benim için çok önemli. Ama bunun kadar, dışarıdan da araca baktığımda, renginden tasarımına, birçok detayına dikkat ederim. Aracın ön panelinden jantına kadar aracın bir görsel bütünselliği olmalı.

O: O konuda ben biraz sıkıcıyım sanırım. Ben genelde yeni bir otomobil kullanmaya başlamadan önce o otomobilleri epeyce çalışmış oluyorum. Yanlarına yepyeni araçlarmış gibi gitmiyorum. Farklı ülkelerin değişik dillerdeki kataloglarını indiriyorum. Yabancı gazetecilerin incelemesi oluyorsa, onların videolarını seyrediyorum. Önceden haberini zaten yapmış oluyorum. O nedenle “Her otomobilde illa şuna dikkat ediyorum”, diye net bir kuralım yok. Ama her aracın farklı farklı özellikleri oluyor. Bir tanesinin ilgi çekici bir direksiyon tasarımı oluyor, girer girmez ona bakıyorum, nasıl işliyor diye. Birinin ekranı ilginç oluyor, önce ona bakıyorum. Kısacası arabadan arabaya değişiyor.

A: Onur’a bu konuda hak veriyorum. Tabi ki biz bir lansmana katıldığımız zaman öncesinde aracı inceliyoruz. Ona bindiğimiz zaman ilk defa ele almıyoruz. Yine de aracın içine bindiğimizde bambaşka duygular hissediyoruz. O deneyimleyenlerle aynı fikirde olmayabiliyoruz. Tabi bir de sürüş keyfi var. Onun yeri bambaşka.

 

alektrikli-araclara-donusum-sureci

 

Size hangi tarz araba hitap ediyor? Klasik araçlar mı, spor arabalar mı? Kendinize ait bir araba koleksiyonu olsa orada mutlaka yer almasını isteyeceğiniz 5’er model söyler misiniz?

A: Aracın konforu ülkemizde önemli. Sıkışık trafikte SUV’lere binmek istiyoruz biraz daha önümüzü rahat görmek için, büyük araç istiyoruz, kendimizi güvende hissetmek için… Bunlar seçimlerimizde rol oynuyor. Ama yurt dışına çıktığımızda ve o araçları deneyimlediğimizde o sürüş keyfini daha net hissediyorum. Burada da ne zaman BMW 4 serisini teste alsam, özellikle de i4’ü çok seviyorum. İçten yanmalı versiyonları da güzel ama Coupe’si beni çok mutlu ediyor. Bireysel olarak tabi Türkiye’de otomobil sahibi olmak da çok maliyetli olduğu için tabi ki her şey olsun tadında yaklaşıyoruz. Öyle senin dediğin gibi, 5 tane araba alacak olsam, garaja bir tane 4 serisi mümkünse Coupe serisi alırdım. Onun dışında mutlaka Porsche’yi de isterdim. Sanki 911 fena olmazdı. Konfor diyoruz, ihtiyacım olduğunda bir tane D Segmenti mutlaka bir SUV tercih ederdim. Özellikle model söylemiyorum, bu skalalarda çok var artık. Bir tane de pickup mutlaka isterdim. Şöyle bir off-road yapacağım zaman neden olmasın? Ford’un Raptor modeli olabilir. 5.tercihim de kesinlikle bir elektrikli olurdu. Ayağımı yerden kesecek, mobilite sağlayan beni kolay ulaştıracak bir elektrikli modeli de tercih ederdim.

O: Ben telefonu alayım bir araştırayım. Ben o kadar düşünmemiştim (Gülüşmeler).
Ben üniversiteyi ABD’de okumuştum, “Orada kalsam ne alırdım?” diye de düşünmüştüm. Ben de Ayça’nın dediği gibi bir pickup alırdım. Hatta F150 Raptor tarzı bir araç ya da çok güçlü olsun diye Ram TRX tarzı bir araç seçerdim. Bir tane de Shelby Mustang ya da Chevrolet Camaro alırdım. ABD’de yaşasaydım, otomobil olmasa da bir tane de Harley Davidson edinebilirdim.

A: 5 hakkımı kullanırken aklım klasikte kalmadı değil.
Türkiye’de manuel 2 litre bir MX 5 isterdim. Bir tane süper spor bir araba isterdim ama Ferrari olmasın. Maserati ya da Lamborghini olabilir.
Sevgili Martı, 5 hakkın var derken ne kadar yanlış bir soru sorduğunu anladın değil mi? Biz bu işin içinden çıkamıyoruz (Gülüşmeler).

O: Güçlü olsun, kullanmak istemeyeceğin kadar güç olması güzel bir özellik.

A: O zaman sana bir elektrikli verelim, o kadar güç istiyorsan.

O: Onu diyordum, o kadar çok araban varsa, elektrikliye gerek yok.

Arabaların evriminden söz edebilir miyiz? Uçan arabaları ne zaman trafikte görmeye başlarız sizce? Gelecek hakkındaki öngörüleriniz neler?

 

alektrikli-araclara-donusum-sureci

 

A: Aslında uçan arabalara çok uzak değiliz. Jetgiller filmini hatırlıyor musunuz? Biz çocukken ne kadar uzak bir dünya gibi gözükürdü. Telekonferanslar yaparlardı. Uçan arabalar vardı, üst üste geçen yollar ve mobilite… Bugün kullandığımız pek çok aracı aslında onlar kullanıyordu. Yakında uçan araçları da trafikte görmek mümkün gibi görünüyor.

O: Uçurma teknolojisi var da, havadaki trafiği ayarlayabilecek bir sistem yok. Otonom sürüşler geliştikçe belki onu da düzenleyebilirler. O zaman sürüş zevki diye bir şey kalmayacak tabi maalesef.

A: Tabi bunun bir de maliyeti var, teknolojinin biraz daha gelişmesi, maliyetleri dengelemeleri gerekiyor. Sonuçta üreticilerin bir yatırım yapması gerekiyor. O yatırımı kâra dönüştürmeleri gerekiyor. O yüzden aslında günümüzde de son dönemde büyük birleşmeler oluyor, know-how’lar, sermayeler birleşiyor ki, daha kolay üretebilsinler. Dünyamız çok gelişiyor, değişiyor. Özellikle de elektrifikasyon konusunda. Onur’un da dediği gibi yakında eminim otonom sürüşleri, sürücüsüz araçları yollarda görürüz. Bana göre çok uzun değil, kısa bir zaman sonra, herhalde bundan bir 10-20 yıl sonra bizim ülkemizde de bu konu çok değişecek. Ama Amerika’da zaten aldı başını gidiyor.

Geçmişten günümüze estetik anlamda da çok şey değişti. Siz klasik araçların estetiğini mi daha çok beğeniyorsunuz, günümüzdeki araçların mı?

O: Ben klasik araçları seviyorum. Klasiklerin farklı havaları var. Farklı detayları var. 70’li yıllardaki araçların krom tamponu var. Şimdi krom tampon yapmaya kalksanız da yasalar izin vermiyor. Örneğin California’da yasaklanıyor. Üretim sırasında çıkan gazların çevresel etkileri var. Aslında kromaj kirli bir süreç. Ama estetik olarak öyle bir güzel ki, eskiden zaten işçilik vb. inanılmazmış. Eskinin ruhu kalmadı tabi, şimdi her şey robotize. Tabi ki daha dayanıklı, güçlü ve güvenliler ama eskinin havası yok.

A: Klasikler moda dünyasındaki tailor-made işlere benziyor. El işçiliği daha yüksek. Daha özel üretilmiş. Dolayısıyla eşi benzeri yok. Onur’un da dediği gibi fabrikasyon araçlarla kıyasladığımız zaman teknoloji ilerledi. Bazı şeyler daha kolay üretiliyor, daha fazla geliştiriliyor ama tabi ki iyi yapılmış eski her zaman güzel.

 

klasik-arac-tutkunları-icin

 

Bazen birlikte de video çekiyorsunuz. Araçları birlikte incelemeye nasıl karar veriyorsunuz? Tanıtacağınız özellikleri paylaşıyor musunuz?

A: Bazen doğaçlama ilerliyor, bazen planlı ilerliyor. Ben sektöre Onurlara göre daha geç girdim. Dedim “Ne oluyor, burada erkek var, biraz buraları renklendirelim(!)”. Sağolsun Onur da ilk yol arkadaşlarımdan biri oldu. Eskiden oturduğumuz yerin yakınlığı ve eğitim geçmişimiz bizi birbirimize bağladı. Onur’un Ford Otosan geçmişi, benim de Koç Holding’te deneyimim vardı. Hem iş, hem eğitim diyelim, biz böyle arkadaş olduk. Lansmanlarda denk geldiğimiz zaman bazen Onur bana misafir oldu. Ben bazen onlara oldum. Çekimlerimiz böyle gelişti. İlk zamanlarda ben Kalamış Marina’da çok çekim yapıyordum. Benim planlı çekimlerime de Onur arada konuk olarak gelirdi. Yani, Motor1’le bir dostluğumuz, Onur’la da ayrıca arkadaşlığımız var.

 

klasik-arac-tutkunları-icin

 

Unutamadığınız anılarınız var mı? Aklınızda kalan ve sizi şaşırtan/üzen/sevindiren takipçi yorumları neler?

O: Benim unutamadığım bir hafta sonum oldu. Motor1 İtalya’nın düzenlediği bir hafta sonu organizasyonuna katılmıştık. Motor1 İtalya bize Ferrari Müzesi’nde bir tur ayarlamış. Sonra Maserati Fabrikası’na gittik, bize Maseratiler verdiler ve o araçlarla Pagani’ye gittik ve geri döndük. Ertesi gün Ferrariciler, “Size fabrikayı da gezdirmek istiyoruz.” dediler. O hafta tamamen şansa, Monaco Grand Prix’si vardı. Ferrari de o yarışta 1-2. olmuştu. Fabrika turundan sonra “Scuderia’ya (İtalyan Ferrari takımı) da gitmek ister misiniz?” dediler. “Elbette” dedik, gittik hem takımı, hem de araçları gördük. Ardından Fiorano Pistini görmeye gittik. Şansımıza, Corse Clienti’nin bütün araçları Fiorano’daydı. (Corse Clienti etkinliği: Dünyadaki özel Ferrari sahiplerini, Formula1 araç sahipleri vb. pistlere götürürler. Bakım için araçlarını İtalya’ya alırlar.) Kısacası rüya gibi bir hafta sonuydu.

 

formula1-ferrari-tutkunları

 

 

A: Ne güzel! Yaptığımız işlerin unutamadığımız taraflarından biri de bu. Gerçekten bazen hayal edemeyeceğimiz yerlerde olabiliyoruz. Hem organizasyon anlamında, hem model anlamında. Efsane araçlara dokunabiliyoruz. Benimse, beyaz yaka bir geçmişim var. Son 4 senedir de bu sektörün içindeyim. Tabi ki bu işi yapmaya karar verdiğimde belli hedefler koymuştum. Belli mihenk taşları vardı. Hatta Onur da var orda. Fiat Basın Kupası vardı. Ben de aslında daha önce şehir dışı lansmanlarına katılmıştım. Ama bu kadar büyük çapta gazetecilerin bulunduğu ilk etkinlikti. Orada bayağı büyük bir kalabalık gazeteci grup Fiat Egea’larla yarışıyor. Ben de tek kadın gazeteci olarak katıldım. Güzel bir performansla (!) sonuncu oldum. Fiat Türkiye’nin Direktörü Altan Bey beni 1.lik kürsüsüne çıkardı. O benim için çok önemli, hiç unutamayacağım bir aktivite oldu. Onun dışında çok yeni bir anım oldu.Henüz çok yeni Women’s World Car of the Year’a dahil oldum. 45 ülkeden 63 kadın otomotiv gazetecisinin dahil olduğu WWCOTY’de ülkemizi temsil ediyorum ve yılın otomobili için oy kullanıyorum. WWCOTY’e aday modellerden Jeep Avenger’ı test etmek için Jeep Global’in İtalya’da gerçekleştirilen etkinliğine katılmak benim için önemliydi. Dünyanın dört bir yanından gelen kadın otomotiv gazetecileri ile bir arada olmak unutulmaz bir deneyimdi. Bu benim için çok gurur vericiydi.

 

ayca-cizer-ile-araba-tutkunları-icin

 

O: Bravo gurur duyuyoruz Ayça’yla (alkışlar)

Yakın gelecekte tüm araçların elektrikli olması bekleniyor. Bugün araç seçerken nelere dikkat etmek gerekir? Sizce bu dönüşüm süreci nasıl yaşanacak?

A: Bir şekilde evet, dönüşecek. Bu süreç, regülasyonların başlamasıyla hızlanacaktır. Avrupa’da şu anda uyulması gereken bazı regülasyonlar var. Bazı şehirlere elektrikli araç dışında araç girişi yasak. Türkiye bu dönüşüme henüz geçmedi. Ama biliyorsunuz ki, yerli otomobilin de satışa sunulmasıyla bizde de bu süreç biraz hızlandı. Teknolojinin gelişmes, bataryaların uzun ömürlü ve hafif olması çok önemli. Altyapının gelişerek evlerde ya da yollarda şarj istasyonlarının ulaşılabilir olması önemli. Ve tabi biz tüketicilerin de bu dünyaya uyum sağlaması ve deneyimlemesi gerekir. Regülasyonlar ve devlet teşviki ile özel indirimler de sağlanırsa tüketiciler de elektrikli araçlara yönelecektir diye düşünüyorum. Maliyetle boğuşan üreticilerin de rahatlaması gerekiyor ki, fiyatlar da daha ulaşılabilir olsun.

O: Elektrikli otomobiller konusunda ben o kadar iyimser değilim. Daha temiz bir geleceğe doğru yönelim var. Ama şu anki teknolojiyle 2030’da tamamen elektrikli araçlara geçme hedefi yakalanamaz diye düşünüyorum. İngiltere’de 2030’da tamamen elektrikli otomobil satışını açılacak, diğerlerinin satışı duracak, hiçbir içten yanmalı motor olmayacak, deniyor. İngiltere pazarına bakıyorsunuz; 5.5 milyonluk otomobil pazarı. Onların hepsinin elektrikli araçlara dönüşmesi şu anki lityum ve kobalt çıkışıyla mümkün değil. Dünyada o kadar pil üretimi yok. Farklı bir teknolojiye geçilmesi gerekiyor. Daha çok enerji, daha uzun ömürlü şarj ile daha hafif bir pille sunulmaya başlanırsa geçiş sağlanır.

 

alektrikli-araclara-donusum-sureci

 

A: Öncelikle Avrupa pazarı geçebilir. Ama bundan 2 yıl önce bu konuyu da konuşmuyorduk. Şimdi bizim test ettiğimiz markaların neredeyse hepsinin yüzde yüz elektriklileri, hibrit ve plug-in hibrit versiyonları mevcut.

O: Ama işler elektrikliler için biraz kötüleşmeye başladı. Amerika’dan kötü haberler geliyor. Biliyorsunuz, elektrikli araçlar daha ağırlar. Asfalta daha çok zarar veriyorlar. Elektrikli araçlara ağırlık vergisi getirmesi düşünülüyor. Bunlar da yakın gelecekte karşılaşılacak sorunlar. Sonuçta elektrik herkesin kullandığı bir şey, vergi dengesi nasıl olacak.

Son olarak sizi takip edebileceğimiz sosyal medya ve web adreslerini paylaşabilir misiniz?

O: Instagram’dan, Motor1Türkiye, Agammemnon Onur olarak takip edebilirsiniz. Blogum: onurkoray@blogspot.com.tr

A: Instagram ve Youtube’tan Ayça’nın Arabaları, Linkedin’de Ayça Çizer olarak takip edebilirler. Show Radyo’da her Çarşamba saat 10:00’da mikrofon başındayım.

Bu keyifli röportaj için çok teşekkür ederiz.