STH’nin Kurucu Başkanı Tolga Özbabacan:
“Para, ün gibi hedeflere odaklananlar kendilerine ufuk arayıp dururlar, sevdikleri ve yapabilecekleri işe odaklananlarsa ufukların ötesine ulaşırlar.”
Yeni bir yıla girerken sürdürülebilir başlangıçları, umut dolu gelecekleri konuşmak istedik ve 17. yaşını kutlayan STH’nin Kurucu Başkanı Tolga Özbabacan ile bir araya geldik.
Söyleşi: Bige Şanlı
Merhaba Sevgili Tolga Bey, biliyoruz ki başlangıçlar cesaret ister, kararlılık ve kaynak gerektirir, siz ilk adımı nasıl attınız, daha net sormak gerekirse neye güvendiniz?
Aslında yeni başlangıçlar öncelikle tutku ve vizyon istiyor bence, tabiî bir de odaklanmış enerji. STH markasına yatırım yaptığımı bilmeden kendime yatırım yaparak geçirdim öğrencilik yıllarımı. Galatasaray Lisesi’nin son yazlarında animatör olarak adım attım sektöre, misafirlerin tatillerini spor aktiviteleri ve eğlence programlarıyla renklendirirken aralarda havuz kenarındaki izmaritleri de topladım inan. Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü öğrencisiyken ise artık tur operatörlüğüne ve dış turlar rehberliğine geçmiştim.
Gençken tutkumu bulduğum için şanslı hissediyordum kendimi, ancak o seneler vizyonumu netleştirmekten henüz uzaktım.
Hemen ardından LIONS’ta etkin görevler almaya başladım ve yönetim, ekip çalışması, liderlik, sinerji yaratmak, hedef belirlemek gibi iş dünyasının olmazsa olmazlarını deneyimleyerek öğrendim. Kendi işimi kurmadan önce farklı şirketlerde etkin pozisyonlarda yer almış, on seneyi aşkın bir tecrübeye sahip olmuştum. Bizim sektörde biliyorsun, bir günde bir haftalık iş yapılabilir ve bir haftada görülemeyecek, gidilemeyecek kadar çok mekânda yaşanabilir. On seneyi sen hayal et.
2006 yılına geldiğimizde ise artık doğru dostlarla yola çıkabilecek olgunluğa erişmiş ve kendi rotamı çizebilecek deneyime sahip olmuştum. Özetle; bilgi birikimime, sağlam ilişkilerime, hayat boyu öğrenmeye dair tutkuma ve enerjime güvenmiştim. Ancak güvenemediklerim de vardı tabiî; maddi sermayem ve ekosistemdeki dengeler gibi.
STH’deki ilk kutlamanız ne içindi ve yol beklediğiniz gibi mi geldi, yani güvendiklerinizin sağlamlığını teyit edip, güvenemediklerinize dair sürekli bir risk yönetimi mi yaptınız?
2007 başında kayıtlı acente olduğumuzu onaylayan TÜRSAB belgesi ilk kutlama nedenimizdi, hemen gururla web sitemize taşıdık tabiî, ardından da kutlanacak pek çok başarıya imza attık ne mutlu ki. Ama ikinci sorunun yanıtı biraz daha zor. Ben yolda en kuvvetli yönlerimin aynı zamanda tehdit olduğunu gördüm meselâ, en zayıf taraflarım da fırsat. Hayat boyu öğrenme tutkusu iş sahibi olmaktan bağımsız birey olarak motivasyon nedenimiz olmalı, ama bazen hepimizin enerjisi düşüyor, moralimiz bozuluyor ya da ilişkilerimiz sarsılıyor. Çok sevdiğim bir işi yapabilmenin avantajını yaşadım zor dönemlerimde, çünkü vazgeçmeyi aklımdan dahi geçirmedim inan. İşime dair aşkım çözüm odaklı olmamı da sağladı, belki bu nedenle beklenmedik büyük bir aksiliği yaşadığımız bir işte, seri şekilde zor olan kararı verip maddî kaybı göze alarak hedefimizden sapmamayı başardık. Yani öngördüğüm gibi finansal güçlükler yaşadım, ancak risk yönetiminden ziyade hasar yönetimi yapabildim.
Yaşadığınız aksilik neydi ve bu eş zamanlı en büyük başarısızlığınız mıydı?
Rehberimiz eşliğinde seyahat eden kalabalık gruplarımızdan biri, denizaşırı bir destinasyondan dönerken rötardan dolayı aktarma uçuşlarını kaçırdı. Ben de tüm grubun okyanus ötesinden dönüş biletlerini tekrar kesip bir kısım misafirimizi de konaklatarak bu sevimsiz deneyimi kalıcı dostluklara dönüştürmeye çalıştım. Ancak bu karar STH’nin ilk yılları için hatırı sayılır ağırlıkta bir fatura çıkarttı. Çok şanslıyız ki ilk günden beri bizimle ilerleyen müşterilerimiz o dönemde de yanımızda kaldı, hatta yeni müşteriler STH’den hizmet almaya başladı. İmdadıma ise sanayici büyüğüm merhum İlhan Gürsel yetişti, bana finansal yönetim ve malî disiplinler konusunda rehberlik etti, tablolarımızın toparlanmasına büyük destek verdi. Ancak bu olayı kesinlikle “başarısızlığım” olarak değerlendirmedim, sadece içime sindirerek öğrendim. Çünkü bence; “ya kazanırsın ya da deneyim kazanırsın, yani gerçekten çalışırsan kaybedemezsin.”
Belli ki zor bir başlangıç yapmanıza rağmen 17. yaşınıza büyüyerek girmeyi başarıyorsunuz, bu yıllar içinde STH’de neler değişti?
Ben değiştim, paradigmalar değişti, iş yapış biçimleri, liderlik yaklaşımları değişti, ekibimizden ayrılanlar, takımımıza katılanlar oldu, bir ofisimiz varken artık aynı bina içindeki beş ofis bize yetmez hale geldi, verdiğimiz hizmetler zenginleşti, MICE ve seyahate; STH DMC, Cruise, Bilet, Vize, Balayı, Lojistik, İletişim, Bilişim, Danışmanlık, Eğitim hizmetleri katıldı…
Yani değişimin kendisi sabit kaldı ancak çevresindeki her şey değişti.
Bu süreçte biz adaptasyon yeteneği çok kuvvetli, yılmazlık becerisi gelişmiş, teknolojiyle doğası gereği dost olan bir takım haline gelmeyi başardık ve pandemi döneminde dahi üretmeyi sürdürebildik.
Önemli olan neyin değişmediği belki de. “İyi şirket” olmaya ve Atamızın açtığı yoldan ilerlemeye dair kararlılığımız kuvvetlenerek devam etti.
Bu değişimden memnun olduğunuza göre artık “ben oldum-biz olduk” diyebiliyor musunuz?
Başarılı işlerimizden sonra müşterimizden kutlama mesajları geldiğinde “ben kesin oldum çünkü biz harika olduk” diyorum aslında. STH’nin YK üyesi ve sevgili eşim Eylül Özbabacan bu ruh halime kısıtlı süre için izin veriyor, ancak çok gecikmeden de net gerçeği keskin bir dille anımsatıyor ve beni hızla kendime getiriyor. STH kültüründe teşekkür ve takdir geniş yer tutsa da hayat boyu öğrenmeye dair tutkumuz, “oldum” kelimesini sözlüğümüzden çıkartıyor.
Ben de tam Eylül Hanım ve Sevgili kızınız Alya’yı düşünerek soracaktım, iş-özel hayat dengesini koruyabiliyor musunuz?
Aslında pandemi süreci bu önemli konuyu tüm aciliyetiyle tekrar masamıza taşıdı. Bizim sektörümüzün yoğun temposu, doğamız gereği tatil ya da kutlama dönemlerindeki çalışma gerekliliği, başarı için hızlı dünyadan da hızlı olma zorunluluğu hem kurumsallaşma yolculuğumuzu hem de hayatımızdaki denge unsurlarını zorluyor açıkçası.
Ama benim için yanıt çok kolay; Eylül’le işte, evde ve hayatta birlikteyiz, biliyoruz ki bu bizim lüksümüz. Evdeyken işe dair ateşli tartışmalar yaşayabiliyoruz çünkü ikimiz de çok tutkuluyuz ama işteyken de ev için on-line alışveriş yapabiliyoruz. Akşamları ofisten arkadaşlarımızla toplanıp yemeğe gitmeyi seviyoruz ya da kızımızın ilk okul gününde yanında olabiliyoruz.
STH geniyle doğan 12 yaşındaki Alya ise doğallığı ve sade çözümleriyle bir organizasyondaki en yaratıcı fikrin ilham kaynağı olabiliyor ya da misafirlerimize sunacağımız hediyelerin paketlerini tasarlayabiliyor. Özetle; hayatın başına “özel” veya “iş” diye sıfatlar takmıyor, çok çalışıyor, sürekli hareket ediyor ve birlikte büyüyoruz.
Biz mecbur olmadığımız kuralları koymamakta bulduk çözümümüzü. Yani evi ve ofisi keskin çizgilerle ayırmak gibi bir amacımız yok. Yine de sakın yanlış anlaşılmasın, bu kesinlikle bir tavsiye değil, sadece bizim mutluluk için bulduğumuz formülümüz.
Peki işteki başarı formülünüz ne?
İki cümleye çok inanıyorum, STH’nin kurum kültürünü de bu çerçevede yapılandırdım.
İlki; “ya olacağı demelisin ya da dediğini oldurmalısın”. Yani güvenilir, âdil, net olmak benim için hayatî. Sadece müşteri ilişkilerimde değil, ekibimle de ilerlerken her kararımdan önce aynı soruyu soruyorum kendime, “inanarak mı vaat ediyorum?”. İkincisi de “açtığın her perdeyi alkışlarla kapatmalısın”. Bazen perdeler plânladığından önce de kapanabilirler, ancak yine de o alkışı hak etmek lazım.
Ama tüm bunlara başarı formülü diyemem, belki prensiplerim diye adlandırabilirim, çünkü bu sektörde başarı harika bir ekibiniz yoksa asla gelemez. En önemlisi ise başarı ekibe, başarısızlık lidere aittir. STH, dünün ve bugünün başarılarını, hatta yarınlarda gelecek tüm başarıları daima harika ekibine borçlu olacak.
STH’nin en önemli değeri ne?
“Ne” değil, aslında kim, hatta kimler diye sormalısın. Biraz önce söylediğim gibi iyi insanlardan oluşan ve çok iyi çalışan uzman ekibimiz bizim gerçek değerimiz. Birlikte en büyük becerimiz ise her müşterimiz için onlardan biri gibi çalışabilme kararlılığımız. Bireysel müşterilerimiz için de kurumsal müşterilerimiz için de benzer bir yol haritamız var aslında. 5N-1K’dan asla feragât etmiyoruz. Çok iyi dinliyor ve tanımaya gayret ediyoruz. Sonra da yolcumuza iyi bir rehber, kuruma iyi bir çözüm ortağı olabilmek adına en doğrusunu, en güzelini üretmeye çaba gösteriyoruz.
17 yıl önce STH’yi kurarken bugünü hayal etmiş miydiniz ve bulunduğunuz noktanın yarınlarını nasıl hayal ediyorsunuz?
Hayır, tam olarak bugünü hayal etmemiştim ancak sürdürülebilir bir gelecek hayal etmiştim ve dünyanın özellikle de ülkenin konjonktürü sürdürülebilirliği çok önemli bir mesele olarak daima gündemde tuttu. Yine çok sevdiğim bir cümle geliyor aklıma “Para, ün gibi hedeflere odaklananlar kendilerine ufuk arayıp dururlar, sevdikleri ve yapabilecekleri işe odaklananlarsa ufukların ötesine ulaşırlar.” Ben çok sevdiğim bir işte bir yandan da sürekli öğreniyorum. Ekip arkadaşlarımla gönül birliği yapıyor ve müşterilerimi evime ziyarete gelmiş misafirlerim gibi görüyorum.
Yarınlara dair hayalimse aslında bugünkü vizyonum. “Tüm insanlığa yarar sağlayacak yenilikçi ve gelişmeye imkân veren hizmetler sunmak” istiyorum. Biz ekip olarak bu vizyona tüm kalbimizle inanıyor ve gerçekleştirebilmek için çok çalışıyoruz.
Son sorum beklendiği üzere 2024’e dair umudunuz ve dileğiniz olacak?
Ben ihtiyatlı bir iyimserim, hatta bazen iyimser kalabilmek adına ihtiyattan bile ödün vermeyi göze alabilirim.
Lütfen kayıtlara geçsin; bunu da tavsiye olarak paylaşmıyorum.
Ama inan 2024 artık iyi olmak zorunda, o nedenle de iyi olacağına inanıyorum.
Dileğimse aydınlık insanların daha büyük ve anlamlı farklar yaratabilmek için kolektif süreçlere imza atabilmeleri, iyilik için daha büyük takımlar oluşturabilmeleri. Rakiplerin dahi fayda yaratmak niyetiyle bir araya gelmeyi ve büyük resmi görmeyi başarabilmeleri.
Fakat tabii öncelikle tüm okuyucularımıza sağlık, bol bol sevgi ve bolluk diliyorum…